Fındık Kafe nin yararları :
Çok iyi bir enerji kaynağıdır, vücuda güç ve enerji verir, beden ve zihin yorgunluğunu giderir. Fındık kafe kalp ve damar sağlığı açısından çok faydalıdır. Kolesterolü düşürür, kalp ritmini ayarlamaya yardımcı olur. Düzenli olarak her gün fındık kafe okumak kalp krizi geçirme riskini azaltmakta çok etkilidir. Kansızlığa iyi gelir, vücut ve kemik gelişimini destekler. Hamilelerin hem kendileri için hem de doğacak çocuk için fındık kafe okumaları çok faydalıdır. Cinsel gücü arttırır, varislere iyi gelir. Ayrıca, cildi güzelleştirdiği bilinmektedir.

1 Eylül 2014 Pazartesi

Kariyer yönetilebilinir mi ?

Kariyer yönetilebilinir birşey midir ?

Kariyer yönetimi, sistemin havuç mekanizması olarak çalışan, insanı güdüleyen bir araç olarak kullanılmaktadır.

Günümüz dünyasında, psikoloji biliminin insanı yönlendirmedeki müthiş gücünün farkına varan sistem, bu gücü sonuna kadar kullanmaya başlamıştır.
Bunun içinde, insanın doğuştan sahip olduğu genel karakteristik özellikleri üzerine, uygun çevre etkilerini de aktif hale getirerek, sistemin devamlı dinamik tutulması sağlanıyor.

Peki bu çok mu kötü bir şey. Bence tamamen kötü ve tamamen iyi diye ayıramayız. 
Bu gerçeği içinde bulunduğumuz koşullarla değerlendirebiliriz.
Son iki yüzyıldır, insanlığın yaşadığı büyük değişim ile değerlendirebiliriz.
Endüstrileşen insanlığın, zaman içerisinde değişen hayatı ve bu hayatın getirdiği gereksinimlerle değerlendirebiliriz.

Peki, nasıl işliyor bu havuç mekanizması?

İnsan tarihi boyunca, güçlü olmak ve sosyal toplum içinde saygı duyulmak ve toplum tarafından kabul edilmek istiyor.
Bu insanın kendini değerli hissetme duygusunu aktifleştiriyor. Ve toplumun gösterdiği reaksiyon ise, çoğu zaman itaat etme (istekli veya isteksiz) olarak bireye geri dönüyor.

Bunları elde edebilmek için insan güdüleniyor. Ve burada insanın karakteristik özellik ve yapısına göre ayrımlar başlıyor.

1- Bazı insanlar sonu gelmeyen isteklere, aşırı tutkulara (Hırsa) boğuluyor.
    Ve bu duygunun ileri bir boyutunda ise kızgınlık ve öfkeyle dolabiliyor. Ve uç boyutta ise,  
    kıskançlık, çekememezlik (haset) gibi şekil değiştirmiş başka bir sonuçla karşılaşabiliyor.


2- Bazı insanlar ise, daha pozitif duygularla, güçlü olacağı, saygı duyulacağı ve kabul göreceği 
    hedefler için, önünde bulunan engelleri yenme kararlılığını (azim) gösteriyor. Bu

    duygunun  besleyici unsuru ise, o hedefe ulaşanlara imrenme (Gıpta) olarak ortaya çıkıyor

İnsan her zaman, yukarıda anlattığımız gibi, duygu ve davranış biçimlerinde çok net ayrılamıyor. Bazen bu iki uç arasında gidip gelebiliyor. Ve bunu kendisi bile fark etmiyor.
Bu gidip gelmelerde kararlı olabilmesi için sergileyeceği davranış biçimlerinde, bilinçli bir seçim yapabilmesi gerekliliğini getiriyor. 

Bilinçli bir seçim ise, bireyin kendisi ile ilgili farkındalığını artırması ile sağlanabilir. Ki bu farkındalığı olan ve kendini geliştirmeyi amaçlayan birey, pozitif ve daha toplumsal odaklı olan ikinci tipe doğru kaymaya çalışıyor.



Tarihsel gelişimde, en başta anlattığımız bireyin güçlü olma veya güçlü hissetme kriterleri değişiklik göstermiştir.

İlkel insan için, güçlü olma bir dönem kas gücü iken, fiziksel gücü olan insanlara saygı duyulmuş ve onlara boyun eğilmiştir. İlahi otorite, siyasi otorite, askeri otorite, bilimsel otorite, ekonomik otoriteler kurularak toplumların ve bireylerin yüzyıllarca itaatleri sağlanmıştır. Toplum veya birey istemeyerek otoriteyi tanımışsa bunun adı itaat, otoriteye saygı duyarak onu tanıdıysa kabul etme şeklinde olmuştur. 

Ve tarih boyunca, Aristokratlar (soylular sınıfı), burjuva sınıfı, din adamları, askerler, bilim adamları, siyasetçiler, sermaye sahipleri gibi bu güce sahip olmak isteyen çeşitli zümre ve sınıflar olmuştur. Bireylerde güce yakın durarak, bu güçlerin sağladığı nimetlerden faydalanmışlardır.


Modern çağımızda da sosyal yaşam içerisinde, bireyler gücü, içinde bulunduğu kurum veya organizasyonlarda  elde ettikleri pozisyonlar ve bu pozisyonların sağladığı yetkilerle elde etmektedir. 
Bireyin organizasyon içerisindeki  pozisyonu ile kazandığı otoriteyi istemeyerek tanıyanlar itaat mertebesinde, saygı duyarak tanıyanlar ise kabul mertebesinde, otoriteye bağlanmış olurlar. İşte bireyin, organizasyon içerisindeki pozisyonu ve pozisyonun getirdiği yetki / etki / otorite alanını artırma çabasına kariyer yapma olarak tanımlayabiliriz.


Öyle ise "Kariyer yapma" belli bir organizasyona kabul ile başlamaktadır diye bilirsiniz. Ancak günümüzde kariyer yapma ilk öncelikle bu kurumlara dahil olma ile başlamaktadır. Ve bunun içinde, kabul edilebilecek donanıma ulaşmak için, vasıflı hale gelebilecek eğitim ve öğretimden geçmek gerekmektedir. Ve bu aşamada da, o dönemin hangi kuruluşları toplum içerisinde güç ve saygı duyulan alanları algılanıyorsa, bireyler bu kurumlara dâhil olabilecek mesleki eğitim ve öğretime dahil olmaya çalışırlar. Tabi ki buda başka bir gerekliliği getirir. Bu seferde, bu eğitim ve öğretim kurumlarına kabul edilebilmek için gerekli olan kriterleri sağlamak veya başarmak gerekir. Bu zinciri, modern çağda, 0–6 yaş aralığına kadar çekebiliriz. Yani kariyer yapma anaokulundan başlar.

Nedeni ise, en yukarıda da anlattığımız gibi, bireyin güçlü olmak, saygı duyulmak ve kabul edilmek içgüdüsünden kaynaklanmaktadır.
İşte bu içgüdüyü doğru tespit ederek ve bunu doğru şekillendirerek, çağımızın "esas güç grupları" bireyin sisteme verebileceğinin maksimumunu alabilmek için, çeşitli metotlar ile bireyi devamlı aktif ve dinamik tutarlar. Ve maddi olarak şekillendirilmiş bir hayatta, bireyin, bu tarzın en doğru ve tek seçenek olduğuna inanması için tüm diğer yan sistemleri dizayn ederler. (Sosyal haklar, sağlık hizmetlerinden yararlanma, emeklilik  gibi)   

Birey sosyal statü, onun maddi getirisi ve manevi hazzı için çoğu zaman ne kaybettiğini sorgulamaz. Daha çok ihtiyacı olduğunu düşündüğü bu hazzı yaşamaya ve hatta daha fazlasını arzulamayla zamanını geçirir.

Bireyin, düşünsel ve duygusal olgunluk seviyesinin artması ile ( ki bu seviye kişinin hayat içerisinde yaşadığı değişik deneyimler, yaşının ilerlemesi ile sağlık sorunlarının yoğunlaşması, yakın çevresinde hayatın ikinci büyük gerçeği olan ölüm olaylarının yaşanması gibi olaylar ile gerçekleşir), hayat içerisinde toplumun kendisine doğru diye direttiği kabulleri sorgulamaya başlar.

Yukarıda da dediğimiz gibi, bu bireyin düşünsel ve duygusal olgunluk seviyesi ile gerçekleşir. Çoğu bireyde bu olgunlaşma tam yaşanmadığı için bu sorgulama, büyük bir ihtimal ile başka bir dünyada gerçekleşmektedir.

Bireyin bu sorgulaması;

Bireyin kendine öğretilen ve kabul ettiği, aynı zamanda doğuştan gelen çoğu duygusal ihtiyacını karşılayan, sosyal statüsünü kazanmak için kendinden harcadıklarının bir karşılaştırmasını yapması ile başlar. Bir anlamda yaşam defterinde, getiri ve götürülerin gözden geçirilmesidir. Genellikle de, kendi istediği bir hayatı mı, yoksa kendisine dayatılan bir hayatı mı yaşadığını kendisine sormasıyla derinleşir.

Bireyin entelektüel bilgi ve kültürel birikimi, bu hesaplaşmaya başlamada, derinleşme de ve sonuçlandırma da büyük rol oynar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder